10 Şubat 2009 Salı

insomnia - son

can sıkıntısıyla başlardı her şey, belki tanrı da böyle başlamıstır...

içindeki o dürtüye dayanamaz bişiler karalarsın ve sonra biraz daha... belki bi kaç gün sonra tekrar denersin "ya bu daha güzel olursa?" ve eminsindir ki daha iyi olacaktır. sonra tekrar başlar ve tıkanır kalır öylece bakarsın; önce giriş cümlen yoktur, gelişme ve sonuç vardır bişiler yazar silersin ..

"hayır! olmadı tabi ki... yok bu da uygun deil..." sonra bi deneme daha ve vazgeçersin sonunda,fakat yazmak kanser gibidir. durduramazsın. yazmazsan da içindeki o aptal duygu seni kemirir durur. ve yazar olmadığını görürsün ama yok olmamıstır illa yazman gereklidir daha önce yazmıssındır çünkü. bi yaratı vardır ortada, "tekrar yapabilirsin" der. zorlar da zorlar seni..

ve işin kötü yanı gerçekten kötü bi yazar olupta bu duygulara sahip olmaktır. bi türlü ne başlayabilir ne de son verebilirsin. yapabileceğini düşündüğün tek şey budur fakat bunda da kötüsündür. bi hiç olduğunu farkedersin işte o an..

acı bi ölüm gibidir ama ölümün yanından bile geçmez belki. belki de tanrı olmak gibi bi histir bu ve asıl olan budur. bişiler yaratırsın can sıkıntısından, sonra biraz daha derken...

Kim bilir; tıpkı yazmak gibidir tanrı olmanın sonuda.. ki sonu olmasa bile bulunduğun her an böyledir belki. en sonunda bi hiç olduğunu, ne yaratılarının ne de yaratılanın ne olduğu umrunda değildir. hiç kimse tarafından üstelik...

Oturup ağlamak gelir içinden yada sıkı bi son, tıpkı kahramanlık filmlerindeki gibi, ama bakar bakar onu da beceremezsin... üşenirsin belki. gerçek bir başarısızsındır sen. gerçek bir boşa yaratılmış. elden kaçmış belki. senin yazdıklarında aynı böyledir; hepsi bir boşluk ve saçmalığın, o elden kaçmışlığın ürünü. bu yüzden aslında olağanca mantıklıdır ve insanlara doğruyu gösterir. o mükemmel yaratıcıdan çıkan o koca ,saçma, boş, bomboş boşluğu... boşluğun var olmuş hatta hayattaki tüm saçmalıkların vücut bulmuş hali olduğunu söyler tüm bunlar.ama insanlar, diğer insanlar, o boşlukta öylesine kayıptırlar ki bunu ne anlar ne farkeder ne de görebilirler.

kayıp insanlar...

senin onlardan tek farkın; içindeki o boşluğun en güzel getirisi, o boşlukta kaybolmuşluğu farketmiş olmandır. işin kötüsü asla kimseye bunu gösteremezsin, boşluğuna boşluk ekler tüm bu anlatılmışlıklar ve hatta bunları yazarken bile o koca boşluğun daha iyi anlatımı için aradan güzel kelimeleri, cümleleri ayıklarsın... sonsuz boşluğun içine yuvarlarsın aldıklarını "belki bi işe yararlar" diye. tanrının, dünyayı evrenin ortasına savurduğu gibi...

o boşlukta yaşamamış olanlara anlatamazsın bu dünyanın nasıl olduğunu. hiç anlatamayacaksındır da..

bunları düşünür ve hala niye yazıyorum acaba dersin; ama hala o kemirgen yazar içindedir. bırakıp gidemezsin, yazamazsın da....

anlatamazsın hiç bişi
ve böyle son bulur...

2 yorum:

Kelebeğin Ömrü dedi ki...

noldu sana ya :(

zerdüşt dedi ki...

bilmem.. üretkenliğim durdu sanırım. :) böyle bir hidayete ermiş hissettim kendimi. bişileri eleştiresim bile yok.. :) ama sıradaki yazı böle olmıcak ok.. :)

 
>