20 Aralık 2022 Salı

gölgenizm

 boş yapmak altı dolu bir bilgelik gerektirir demişti bir bilge..

yoksa niyetim insanların simyayı görmesini beklemek değil,

fakat başka bir john, görme biçimlerinden bahsetti..

ne evrensel bir isim bu can..

40 yıl oldu eskimiyor..

gözde değil gönülde olanla ilgisi var bazı şeylerin,

ancak tasavvuf anlatır belki.. 

tasavvuf demişken,

ben de arıyorum henüz..

her yaprak dökümünde..  

birilerinin eteklerinde bir avuç yaprak varken 

Rasyonel mantığı düşlüyordum.

çıkageldi birileri birden;

üç havuç düştü gökten,

denize, 

turuncu.. 

mantık mı yarattı rasyonel sınırları, 

düşer mi üç havuç gökten, 

eğer gerçekten istesek,

turuncu..?

istenç ve arzu,

kaybolma noktası,

tam olarak nerede;

rasyonel mantığın..

gerçekliğin.. 

Gökten denize yayılan, bu ılık turuncu,

gibi..

gün batımının, imkansız inandırıcılığı,

gömülürken okyanusa, turuncu..

dökülürken karanlık,

okyanusun üstünde,

karanlıkta kaybolan mantık..

bu aralık'ta belki de,

rasyonel sınırlar..

bilmiyorum..

3 havuç nasıl düştü gökten..?

bilsem sorar mıyım?

Belki bilmeye olan bu istenç ve arzu,

kaybolma noktası,

kozmosun içinde,

irrasyonel noktaların,,

rasyonel mantığım, 

gerçekliğim...

Tam olarak nerede, doğru cümle kurma arzusuyla, yaşamanın istenci?

çekip gime isteği,, mi?

her seferinde, buralardan..

okyanuslara..

Mesaj bu salınmış.

verecek mi biri cevap?

11. köy için..

bilmiyorum.. 

yol yok,

şeritler yok,

yop yok.

yol yok.

yoldayız. 

hep bu var oluş çabası..

nasıl yazıldı ki bu, kader;

rasyonel düşlüyorken mantığı,

3  havuç düştü gökten..

imkansızlıklar evreni..

üç havuç, gerçek, turuncu..

çaresizm:

irrasyonelist bir performans sanatı olabilir mi?

bilmiyorum.. 

Ah bilmiyorum..

Gökten gidilir mi kozmosa,

nasıl düşer kozmosdan,

3 havuç...

turuncu...

Gökyüzü..

ne kadar mantıklı,

yeni bir köy kurmak için,

yolları yok,

şeritleri yok,

yop yok..

Orada bir köy var,

yoldayız..

16 Aralık 2022 Cuma

bir aborjin düş'müş zamandan bahsetti

 döndü geldi düne, 

sözler çıktı ağzından, bence bomboş:


Duvardaki bu pütür,

bu su izi,

tavanda oluşan,

kozmik bir patlama,

kafamın dışında... 

yalınlık değil bu var olan,

kaybolmak değil, 

ışık yok, 

yolumuzu arıyoruz.

şeritler yok,

gerçeği arıyoruz.

şu koca kozmoz,

aklımızın yetmediği kadar.

ve kader ne getirir, bilinmez. 

bilinmeze olan bu yolculuğumuz..

var eden bizleri,

yok eden bizler,

kaybeden..

kayıp bedenlerimiz,

ocağa düşen, 

pişmek gibi,

kaynayan ve kaynaşan.

Her zaman,

Geç zaman,

saati bilmiyorum,

yürüyerek bir yıl..

benim değil bu ayaklar,

izleri takip ediyorum..

bu su izi,

belki bir nehir geçmiş buradan,

okyanusa umudu bir o kadar var,

bir o kadar imkansız.

bir o kadar bir, 

yok/muşçasına..

bir öyküsü yaşamın..

yalınlık değil, var oluş...

Şans..

değil.

zaman,

normal,

değil.

yol..

bu ev,

bu duvarlar,

bu tavandaki suyun izi..

bu grilik, 

zaman kayıp.

şeritler yok, 

gerçeği arıyoruz.

kendimize ait bir orman,

bir su..

gibi..

öyküsü yaşamın ve varlığın.

bu yalnızlık,

sönmesi ateşin,

imkansız, artık. 

Şans, gerçek değil, duvarlar, su izi, 

gerçek değil, 

zaman, 

geç, 

hep...





11 Aralık 2022 Pazar

anlatamadım

 "genel olarak" kafam iyi olur ve anlatamam..

muhtemelen yine her şey öyle sonuçlanacak. 

hep anlatamadığım şeyleri yine anlatamadan giderim buradan.

sarhoşluk bir eylem,

bu şehir bir suç,

yalnızlık bir oyun.

Kaybetmek ve diğer şeyler bir sanrısı aklın, 

ölümse başlangıcı kavramanın..


Kelimeler, nöronlardı,

hastalığı gibi, aklın,

sonsuzca..

inanılamayacak kadar çok,

bu karavan nereden geldi.

Şimdi kafamın içinde,

bir orman,

içinde,

bir taşın üzerindeyim..,

sigaramı yakıyorum., dumanı da savruluyor,

atmosfere,,

ozon tabakasının delindiği yerden geçiyor,

evrene doğru, 

yıldızlardan,

akciğerlerim kirleniyor.

beni öldürüyor bu, hep korkumuzdan,

korkumuzdan beslenen cümleler,

sonsuzca, hastalık gibi,

meyve bahçesinde,

birbirine paralel tüm ağaçlar,

istemiyorum. 

böyle istemiyorum. 

fukuokanın tarımına,

bektaşinin tanrısına,

nietzschenin hiçliğine,

shordhingerin kutusuna,

polyannanın gerçekliğine,

çiçeğe,

hira mağarasına,

plutonun, deleuzenin arzularına,

sanatın sürrealizmine gidelim,

isterim,

nöronlarında dolaşan kelimeleri.. 

yoksa aklım,

sonsuza, hastalanır. 

ah bu sarhoşluğum,

kafamın içi yeniden,

nereden geldi bu kervan,

ipek yolu hangisi?

hicret nereden?

inanılmayacak kadar çok bu kelimeler,

sonsuzluğu gibi tanrının,

kesişmesi gibi iki paralelin,

uzaklığı gibi iki terelellinin..

çünkü tanrı sopasını saklar, deliyi görünce,

çünkü deli saklar sopasını, rüya görünce...

yazarken tanrı, kaderlerimizi,

peki bu karavan nereden geldi,

içinde yaşadığım,

bir taşın üzerindeyim..

sigaramı yakıyorum,

dumanı savruluyor,

cosmosa...


Artık Çocuklar

 Çocukluğumla karşılaştım. bu gün.

çocuğu olmuş, 3 yaşında. birkaç kez de tutuklanmış.

alkolü ve maddeleri bırakmış, 48 gündür.

AA toplantılarına gidiyor.

sıkıcı.

bir nefes derinlik verdim ona. 

onda da varmış biraz,

ceplerini yokladı...

dedi, bu şehrin sokakları daha iyisini görmedi.

tanrıyla karşılaştın mı hiç, dedim.

baştan mı başlıyoruz, dedi..

dedim ki, her şey bir gaz bulutuydu..

sonra ona br şiir okumak istedim:


Düşünceler kadar hızlı değil,

yazım.

Özlükten kopuşa,

fraktallerden integrale,

ve olasılıklara,

teorilerden gerçekliğe,

spinozanın tanrısndan 

bakerin varlığına,

kayboluş..

bir ormanın içindeki ağaç,

kimselerin bilmediği gölden beslenen.

fuzuli gibi hayyam,

mansur gibi franklin,

Sirius gibi,

Benim. 

karşında oturan,

gözlerinin önünde..

aklım..

ve kaybolan bunca zaman,

ellerimin içinde,

varlığım..

bir düş..

zaman.. 


dedi ki şehre hoş geldin..

ama anlamadım dedi..

mühim olan, 

sokak köpeklerinin ıslak kokup kokmadığıydı. 

tekrar köpekleri beslemeye ve trafiği alt üst etmeye karar verildi..

sonra ya da hemen öncesinde bir motor kazası daha yaptım..

büyükşehirde motor kazası...

polis gelmedi, 

alkol testi yapılmadı.

kimse ölmedi..

ve ölenlerin ismi anıldı bütün bu derinlikte.. 






9 Aralık 2022 Cuma

kaçırdım mk.

kk 5. nüshayı kaçırdım..

uyumak ne güzel şey.. 

uyumadan önce hormonlar üzerine düşündüm

oksitosin, adrenalin, melatonin ve dopamin.

sonra bir insana düş'lerimi yazdım. 

o sıra program bitmişti. 

program dinlenir de, oksitosin ihtiyacı bitmez..

oksitosin oranı düşünce, adrenalinle takviye etmeye çalışır insan. 

oysa ki ikisi birlikte çok daha hoş.. 

ve yaradılış saçmalığı insanın tek başına oksitosin üretmesine izin vermiyor. 

enerji ve podcast dahil her şeyi depolamayı öğrendi insan..

oksitosini beceremedi..

belki bu yüzden maddeler ve prozac var. 

alkol de iş görür.

sincaplar, filler, maymunlar ve bir takım canlılar da fermente şeyleri seviyor. 

ekşi maya ekmek dahil. 

bunca sarhoşken herkes ve her şey,

her keş herkesleşirken,

Tanrının dansını bir decadance haline getirmeyi düşündü bir Tapir.

irrasyonel Tapir,

ne kadar mümkünse,

ve notlar aldı tanrıya ;

Başla dans etmeye Tanrım..

Bu ne güzellik..

gözlerimin önünde,

ellerimin hissettiğince,

düşlerim,

dibinde,,

aklım,

ben,

zaman,

varlığın,

yokluğun, zamansızlık..

olmayışın, içindeki kayıb,

içimdeki gayb..

geçtiğimiz bu yıllar, 

içimden fışkıran yaşam..

"bir" düş...,

bir düş'sen kafan dağılsın..

ayaklarımın altında,

beynim,

yokluğun,

varlığım,,

savruldun.. 

bir üfle sen, dağılacak...

ve müzik :)

başlasın,

"Artık"

..





7 Aralık 2022 Çarşamba

kötü elma ve bir başka boyut belki

 şöyle bir parça bulundu bu gün göklerden gelen... 

Uyandığımda kavrulan soğan kokusunu duyduğum, 

pişen ekmeği izlediğim zamanları özledim.

bir müzik daha olsun mutfaktan taşan,

güzel çocuklar, onlar da güzel yemek yesin..

ölmeyecek miyiz? 

zaman değil mi mona lisayı bile yıpratan.. 

derken, bir şefin tarif defterinde şöyle notlar yazılmıştı: 

"zaman, alır, o , zaman, olur."

bir bulut beynim,

üflesen dağılacak..

silahlara gerek yok. 

diğer toz zerrelerinin arasında,

küçücük bir toz zerresi yani..

elbet savrulacak.. 

kaybolacak bu düşler.. 

imgeler.. 

sesler..

müzik,

başlasın,

dans etmeye,

tanrı,

ayaklarımın altında, 

ellerimin içinde,

düşlerimin dibinde,

aklımda, 

ben de kaybolmalıyız. 

varlığımın içindeki yokluk değil, 

"yoksun"luğun var ettiği,

içimdeki karadelik.. 

içinden fışkıran yaşam.. 

yürünen bu yollar,

yıllardır,

bir düş, 

elbet savrulacak,

dağılacak ortalığa,

tohumlar..

imgelem..

sarıl.

bir kez daha.

kafama dokun ki, 

hissedeyim.

bir insan beynim. 

üfle sen dağılacak..

kaybolacağım..

seslerinin içinde.

müzik,

devam ediyor...


4 Aralık 2022 Pazar

Esremek istiyorum

 esre: arab'çada bir ünsüzün dar, düz ve kısa okunmasının işaretidir.

bir "riders on the storm"

okumak demişken, ch, abd, d, fr, aru, rus, h ve bilmediğim diğer plaka kodlarına bu boş vakit doldurma yazılarını okudukları için teşekkür ediyorum. keşke inancına sahip çıkan ılımlı muhafazakar islamcılarında plakalarını görseydim, dilerdim..

daha neler dilerdim,

neler isterdim.. 

bilmem.. müzik güzeldir

bilmiyorum, bilemiyorum

neden bu dalgınlığı kafamın, neden cosmos gözlerimin ardında...

Her şey böylesine göz önündeyken nasıl bu esrik hal alıp götürür her şeyi..

var oluş kavgamız mı bu?

3. dünya savaşı insanın kendisiyle yaptığı savaştan mı çıkacak?

bu aymazlığımız kayboluşumuzun gözleri önünde..

ve küller....

küller bir imgelem,

üfle onları, savur,

kaybolsun, uçuşsun rüzgarda...

kalan küllere patatesleri gömelim..

ateş sönmesin diye biraz daha besleyelim közleri..

sönerse üşürüz. 

soğuk olur,

her gece ve her kış,

üşümemiz,

yalnızlığımızdan..

yoksun,

Ve benim yoksunluklarım.. 

zenginliğe evrilen yoksun'luğum.

"adım adım çıkacaksın bu merdivenlerden

ve eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak..

ve bir zaman bakacaksın bu semaya ağlayarak.." (a.h. tanpınar)

sular sarardı ve sonra yandı..

beden ruhla doldu sonra taştı.

taştığından şüphemiz var her daim. 

akşam oldu, kızıl havalar,

sonra karanlık,

gece ayazı..

doğdu güneş,

ısınalım mı beraber..?

müzik kafamızda çalsın?

diye sormaktan korkarken artık,

Her şeyden korkarken,

"Artık"

müzik dinleriz belki sabaha, karşıya kadar.

belki sarhoş olur,

belki dans ederiz..

ateşin başında..

tanrı geçer içimizden,

gözbebeklerimizin ardına,

cosmosa doğru,

kozmoza doğru,

cozmosa doğru...

Bu esrik,

uykusuz, yolundalık hali..

"yolda" (j. kerouac)

var oluş çabası...

ve bu rüzgar..

yani bu rüzgar, 

"her şeyi alıp götürmeyecek" (r. brautigan)

üflemek zorundayız..

ateşi yakmak,

patatesleri pişirmek,

ısınmak için.. 

belki daha çok esremek adına..

"savaşma"sın diye insan... 

ve biraz daha müzik..



yol demişken, nevadada doğan güneşten banane..


 


Dada demişken bu isim nerden gelir, devası sürrealizm midir hiç anlamadım..





kendimi şu şarkıyı dinlerken, gün doğumunda buldum.

günlerce.. 

gün doğumu..

hep doğdu güneş, gün aydınların olsun.. 

Fark ettim ki, düzenli olarak güneşin doğunu izlerseniz,

güneşi doğuruyor gibi hissedersiniz,,

ancak kendinden bağımsız..

İyiyle doğru arasındadır o doğumdan önceki karanlık..

ve bir bakarım, bakarsın, bakarlar,,

gün aydınlanmış..

kimileri hala uyur, kimileri işe gider, kimileri güneşi doğurur..

neyse..

Neyse ne..

yol demişken..

ve Yol'un, ne manası kalır ki yol'cu olmasa.. 

Keza yıllar önce de bir çömlek ustası sorar soruyu şu şekilde:

"testin olan ben kırılıp dökülünce, sen ne yaparsın tanrım?"

neyse,

ve yol;

5 yıl gündüz boyunca ve 5 yıl gece, 

ve beş yıl boyunca her gün her gece...

yolun kendisi..

yol boyunca..

yoktu zaman,

yoktum ben ve yok sen.

yoktuk biz..

ve yol sürdü bizi,

yokluğa..

önce ellerimi, ayaklarımı sonra aklımı kaybettim. 

sen önce aklını kaybetmiştin, sonra ellerin, avuç içlerin, ayakların...

olmayanı aramak için çıkmıştık yola..

ben çelebi oldum, sen durdun.

ve yol,.

sürükledi bir ormana,

bir okyanusa,

olmadığını sandığımız bir yere..

içerü, dokundu,,

yolun sonu..

aslında yok,

yolun sonu,

kimileri istediği yerde durur,

kimileri durmaz,

ve yol hiç bitmez..

hiç bir yerde..

insanlar durmak ya da kalmak ister

bir süre.

sonra fark eder ki yol

devam ediyor...


NemeLazım bilmem..

2 Aralık 2022 Cuma

bir umuttur yaşamak

 Şöyle bir şarkı yapılmış.. ne hoş.

ve hoşluklar bitmeyecek gibi,

boşluklar kadar çoklar.. 

boşluklara bakan bir hiç

düş'ündü..

ve notları şöyle düştü;

eğer 4. boyutu anlayabilirsek, 11i de anlayabiliriz.

fakat yaradılış o ki, 3 boyutluyuz.

ancak 2 kişi yan yanayken 1i 2, diğeri 3 boyutlu yaşıyorsa

ve bunu içlerinden bir fark ederse artık ikisi de 4 boyutludur bence.

geri dönülebilir bir biçimde,

12. boyutta olduğumu fark ettiğimde

eski buzdolabımda olmadığından emin olduğum soğuk şarabımı arıyordum.. 

sonra yerime dönüp nar suyu içtim,

eğer isteseydim o soğuk şarabı içerdim. 

çünkü zaten soğuk şarabı bu sabah bitirdim.. 

ve yol uzanıyordu önümde.. 



yoldan sonra bahsederim. önce biraz müzik dinleyelim:

1. müzik

2. müzik

Bir umuttur yaşamak !

30 Kasım 2022 Çarşamba

benden rahatı gevşektir

Benden rahatı gevşektir demek isterdim ancak Sasa'nın durumu içler acısı. 

biraz rencide etti ancak dibe vurmadan yukarı çıkamazsınız diyordur belki de.. 

belki de hisse senetleri de aynı ruhsal eğrileri çiziyordur insanlarla, 

temel ve teknik analiz yerine psikolojik analizleri de test ediyordur.. 

kim bilir. 

bilmek bir rahatlık halidir belki

bilmemek normal..

Rahatsız'lık, psikolojik bir anormal durum değil,

bir yoksunluk halidir belki de..  

rahat yoksunluğu...

ilginç

bir boşluk.

Bu boşlukta,

avazı çıktığınca bir kadın şarkı söylüyor,

dans ediyor, küçük yuvarlak topuklarının üzerinde.. 

kadın, şarkı söyleyip dans etmek için var,

toprak, kadının ayaklarının altında ezilmek için,,

can atıyor.

sesi havaya ve suya karışıyor,

nüfuz edercesine,

hava ve su olurcasına,

adam, 

toprağı işliyor..

toprak, havadan ve sudan besleniyor,

adam topraktan,,

toprak, havadan ve sudan.

hava ve su hep var,

Kadın nüfuz ediyor, havaya suya, 

bilmeden, 

bir kapı açılıyor,

bilinmezden.. 

oluveriyor..

anormal her şey.. 

anormal rahatsız, 

anormal güzel,

anormal bilememek..

ve gevşeklik, psikolojik bir rahatsızlıktır belki de..

serçeler öyle diyor..



 
>