yaşıyor musunn?....
...
yaşıyor musun?... sana diyorum... duyuyor musun beni?...
....
geceden sesleniyorum sana, gecenin ta dibinden bi yerlerden...
özgürlüğün tam ortasındayım... duy beni, gündüzlerin esiri.
duy beni... ...
duyuyor musun?...
uyuyor musun?...
yaşıyor musun?...
ben, gecenin ta derinlerinden, özgürlüğünden soruyorum sana, yaşıyor musun?
yoksa çalışıyor musun şimdi? seni gündüzlerin esiri...
yaşıyor musun? hangi manada yaşamak bu?
kelimeler, artık bilim camiasının esiri oldu, ve anlamlarını daralttı...
yaşamak; biyolojik belirtileri olmak demektir.
oysa bence; yaşaman, doğmuş olmanın herhangi sonuçlarından biridir ve istemin dışıdır... mı?
yoksa yaşamak, gülmek midir? gülebilmek...
oysa ben, güldüğü halde ölü olan çok insan gördüm, ki onlar insan bile sayılmazlardı...
gündüzlerin ışığı, kör etti seni; ve bilimin kısaltmaları beynini yıkadı...
duyuyor musun?...
...
ben, karanlığın tam ortasından, en verimli av zamanından sesleniyorum sana,
yaşıyor musun?
...
kalabalığa mı uyuyorsun?...
uyuyor musun?...
...
özgürlük ne anlama gelir gündüzleri? sana sunulan seçeneklerden istediğin birini seçmektir, değil mi?
geceleri özgürlük, kendi seçeneğini yaratmaktır. istenirse, "seçmemek özgürlüğüdür."
oysa gündüzleri "seçmeme özgürlüğü" diye bir şey yoktur.
dayatılandan birini seçmezsen ya ceza yersin ya ceza çekersin...
örneğin; siyasi partilerden birini seçmek zorundasındır, kendine bir iş seçmek zorundasındır, kendine bir dış görünüş seçmek zorundasındır, bir kıyafet örneğin, bir tarzın olmalı...
en basiti bir saç şeklin bile senin forsunu belirler, onlar sana seçenek sunarlar ve birini seçmek zorunda kalırsın...
ardından seçtiğin şeyin, kendi isteğin olduğuna inandırırlar seni...
...
duyuyor musun sesimi?...
yoksa uyuyor musun her sese?...
sen daha doğmadan, sistemin sana hazırladığı kıyafetlerin vardır.
milliyetçilik kıyafetleri, taraf kıyafetleri, ailesel yaptırım kıyafetleri, kurumsal kimlik kıyaferleri, özgürlük kıyafetleri, inanış kıyafetleri...
bir kıyafet seçmek zorunda bırakılırsın...
çünkü kıyafetlerden birini seçmek, senin özgürlüğündür...
ben geceden sesleniyorum sana, gecenin ta dibinden bi yerlerden... özgürlüğün tam ortasındayım... duy beni, gündüzlerin esiri.
ben seçmeme özgürlüğümü kullanıyorum... ve sana sesleniyorum:
yaşıyor musun?...
duyuyor musun?...
uyuyor musun?...
...
uyanık kal, uyumamayı seç...
çıplak kal, seçmemeyi seç...
ve en güzeli sarhoş ol karanlıkta...
....
duyuyor musun?...
1 Haziran 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
20 yorum:
uyanık hayatımızın yarısını düşük bir ücret karşılığı sattığımızın çoğu kişi zaten farkında. toplum ve aile yönlendirmesi ile karar verdiğimizin de farkındalar. geriye ne kaldı?
dediğin gibi, seçmemek. rastlantısal yaşamak. plan yapmamak, 10 yıl sonra 2. çocuğunun olacağını düşünmemek, tamamen rastlantısal, maden planlanmış sıkıcı bir hayat var önümüzde, bari rastlantıları tasarlamayalım. gelsin ve bulsun bizi, tamamen tesadüf veya tamamen kaderci bir yaklaşım, alnımıza böyle yazılmış yiğidim!!!
not: üsttekinde imla hatası vardı, sildim o yüzden...
Slm Gerisi Önemli Değil;
Ben seni imla hatalarınla sevdim, dert etmeseydin :) ama kadercilik te bir "kıyafet" olabilir mi dersin?
belki söylemeye çalıştıklarım, anlamı azaltılmış kelimeler yüzünden yarım kalıyor da olabilir, yada ben bu yazma işini beceremiyorum :)
kader işin kolayına kaçmak, suçu kendinden bulmamak için en müthiş bahane. insanı tamamen esir eden bir laf. makinenin de 3 gün sonra ne üreteceği belli, insanın da. tesadüf daha güzel, rastlantısal yaşam heyecandır, nereye varacağını bilmemektir, aynı yazı yazmaya başladığındaki an gibi, plan yapmayacaksın, aklına bir şey gelecek, dökülecek sonra geri kalan harfler, sonu heyecanlı biter belki ;)
o yüzden, çalışsak bile, yapılacak işlem belli olsa bile, rastlantıya bırakmak lazım kendini, hyecan olur en azından, kredi kartı bile alsan, mısır a değil, havaalanına gitmeyi tasarlamalısın en fazla, belki mekke daha güzeldir yılın o ayı :p
kendimize verdiğimiz isimlerden zerdüşt olanını seçmişsin mesela, çok plancı bir hareket! zerdüşt, tüm peygamberler gibi sıyırmıştı zaten ;)
nicedir tartışılır şu adına özgürlük denen, ucu açık kavramsal...
yine bir tartışmanın orta yerinde, seri katilin biri çıkıp "istediğim canlıyı istediğim şekilde öldürebilme özgürlüğümü istiyorum" der...
ve ne olur biliyor musunuz? o izini verirler...
evet, ben bunu anlatamıyorum işte insanlara, biri birisini öldürmek istiyorsa, bu isteğinden dolayı kınanmamalı, yapsa bile kınanmamalı. bu onun isteği, ama o evreye gelebilmek için müthiş bir şekilde donatılmak lazım. şimdi bile isteyen istediğini öldürüyor zaten, korktukları bir şey yok, vicdanları çok çünkü. kimse raskolnikof gibi olamamış, o aşamaya dahi gelememiş, gelsen zaten yumuşak olmakla itham edilirsin.
özgürlüğün sınırı olmaz, sınırlı olan bir şey pakettir, demokrasi paketi gibi, ne lan bu, benim istediğim kadar falan filan, salakça, aç kalmamak için çalışmak yerine, gerçekten o ürettiğin şeyin sana ve insanlara faydalı olacağını düşünmek için çalışmak lazım veya o seviyeye gelmek lazım, sonuçta neredeyse hepimizin sadece karnı doyuyor!
ne güzel özgürlükten seslenmek!
ben onu bile yapamıorum..
yaşamıorum..biyojik olarak varım ama ölmğş bi çok yerim var,hislerimin kaybolduğu bi çok yer..
istediklerim yaşam kokuyo,ama yaşadıklarım ölümün ta kendisi benim için! Ahh !
Tekrar selam Gerisi Önemli Değil :)
sana, (tam klişe tabiriyle) katıldığımı daha önce söylemiştim :) ve bişi daha; evet ben de planlamadan yazıyorum. o yüzden kopuktur yazılarım :p
isim olayına gelince, bunu hiç takmadığımdan vs gibi sebepler uydurmıycam. evet planlıydı, yani aslında belki istem dışı bir plandır bu.. giydirilmiş birşey gibi bu da.. bir şeye hayran kalırsın bi dönem sonra onun elbiselerini giymeye başlarsın.
ama benim adım olan zerdüşt, peygamber olan zerdüşt değildi :) haşa ben kim peygamber kim, estağfurullah :p
Slm Kutup zencisi;
şu an hayata nereden baktığını anlayamıyorum ama zaten öldürmek isteyen, istediğini öldürüyor. üstelik bunu yasal(!) sistemlere bile oturtabiliyor.
bence kötü olan ölmek-öldürülmek değil, eziyet görmektir. buna baktığımızda şu anda eziyet öldürmekten daha yaygın ve senin oturduğun yer her neresiyse ruhun bile duymuyor belki.
ve tüm bunların yanında, bence öldürmek, şu an koşulları için serbest olması gereken birşeydir, doğrudur.
yasalar ve kuralların insanları koşullanmaya itmesi, tümünü embesilleştiriyor ve sonu şu an gördüğün manzara. milyonlarca salak ve güçsüz sokaklarda.. milyarlarca kafası yararlı birşeye basmayan-gösteriş çabası-tüketim içinde olan ve çelimsiz insansılar dünyada nüfus patlaması yaratıyor.
son nokta da elbet tüm insanlar birbirini öldürüp bitiremez, eminim kalanlar güçlü ve zekiler ayrıca deliler olur :) tamam bu kadarı ütopik belki.
ama ben, o katile iznin verilmesinden yanayım. sence de biraz sevrelmemiz gerekmez mi?
Slm Rigor Mortis;
seni tekrar burada görmek güzel oldu ama mutsuz biçimde geldin sanırım.
diyorsun ki; "özgürlükten bile seslenemiyorum." çok basit aslında. sarhoş olarak işe başlayabilirsin :) "cesaret" açısından diyorum.
bunları yapabilmen için ön ayak olmak adına ikinci blogumu açtım aslında, yakında burada reklamını da yapıcam fakat sana kıyağım olsun :p
http://dogalhayatagecis.blogspot.com/
evet benim :)
ooo bu güzel hbr bak :D
bu arada ben hep burdayımda ..okdr yoğunum ki ama telafi ediiciim söz ;)
sadece biyolojik olarak uyuyorum.
her zaman gayet ciplagim,
hicbi boku sectigim yok ozgurlugumden ve cirilciplak kendimden baska.
seni de cok iyi duyuyorum , duymakla kalmiyorum abicim duymak onemli deil... konustugun dili anlamak onemli, ben senin konustugun dili bildiim icin dinliyorum ve anliyorum..
ben harbiden yasiyorum!
kuralini, gerisini sikmisim gitmis.. umrum degil.
Slm Lori;
bu dediklerinin üstüne ne desem boş, hatta eli öpülecek kişisin desem yeridir.
bu lanet ülkede biz, istediklerimizi yapmaya çalışırken senin, kendi yerinde arzuladığın hayatı yaşaman beni çok mutlu ediyor. umarım böyle devam etmen için hiç bir sorun çıkmaz :)
sanırım senden öğrenmemiz gerekenler var :)
rica ederim ya ne demek ..
umarim sen de arzuladigin yerde yasarsin. bu arzuladigin yer umarim su an bulundugun yer degildir.
sorun cikmaz, bende bu delilik oldukca.. slnlr olayini diyosan da zaten buranin vatandasiyim ben.
ozgurluge kaldir kadehini :)
gündüzleri birini seçiyoruz yoksa ceza çekiyoruz.ve ertsi sabah yine kahvaltı yapıp ezilmeye gidiyoruz.neden mi?işte bu sorunun cevabı çok saçma.tüketmek için eziliyoruz.ve özgür olduğumuzu savunuyoruz.neden özgürüz.çünkü varız.şimdi daha bi uyanık hissettim kendimi.artık biliyorumki çoğu insan ne yaşıyor ne duyuyor ne de uyanık.hepsi hergün özgürlükten bir adım uzaklaşıyorlar.sen onlara seslendikçe onlar seni duymayacaklar çünkü onlar özgür olduklarını zannedip ezilmekle meşgul olacaklar.
Tabiki de arzuladığım yer burası değil, iklim açısından bakarsak belki ege kısmı olabilir ama arzuladığım yerlerin burayla alakasız olduğunda emin olabilirsin :) hatta hakkımda bir dava açılsa da AİHM'ne başvurup başka bir vatandaşlık alsam diyorum.
sorun derken, her hangi bir temenniyi kastetmiştim, zaten özgür bir deliysen geri kalan şeylere "koy götüne, rahvan gitsin" diyebilrisin..
umarım bu özgürlüğün daimi kalır ve deliliğini herkese bulaştırısın.. :)
özgürlüğe...
Slm Özgürlüğün Sesi;
bu gibi durumlar için Nietzsche: yükseldikçe uçma bilmeyenle küçük görünmemiz kaçınılmazdır diyor.
düşüncesel açıdan burda olman ve bir şeyler anlatabiliyor olmam, buna karşılık anlattığım şeyin hala beyni aydın olduğuna inandığım kimseler tarafından algılanması beni onore ediyor.
varlığından dolayı mutluyum, lafın kısası :)
saygılar
var olma problemlerinin ötesinde düşüncelere henüz vakiti yok, olmalı mı onu da bilmiyorum..
Slm Travis,
senin, yazıma yorum yaptığını görmekten gurur duydum.
ama düşünüyorum ki, varoluş ötesi problemlerdir varoluşu hazırlayan ve temellendiren. önce olayın arka yüzünü görmek, tanımlara seçik ve doğru biçimde bakmayı öğretir.
var oluşun dolaylanmış tanımlarını yaparsak, var oluş gereğini anlamaya yaklaşır ve martı johannatan tadında yaşarız belki...
saygılar.
:)
var oluş değil, var kalış öenmlidir!!!
kısaca; senin söylediğin gibi, evet :)
zekisin, tamam vurma yüzüme. ben o kadar kısa anlatamıyorum lan. hahaha
Yorum Gönder