5 Temmuz 2009 Pazar

hayat insanlarının normları ve torpil olgusu

Hiç hiçbir şeyi bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar.

Hiç hiçbir şeyi görmüyorlar, görmek istemiyorlar.

Şu cahillere bak, dünyanın sahibi onlar.

Şu cahillere bak, dünyanın hakimi onlar.

Onlardan değilsen eğer,sana zalim derler .

Onlara aldırma Hayyam dostum... *(siyasiyabend)


bak şimdi, sözü dolaylandırmadan, teşbih yapmadan, mecazi mürsele değinmeden, betimleme yapmadan, hatta tanım bile yapmadan, en sade halk diliyle anlatıcam olayları... her şeyi gördüğüm gözle anlatacağım. belki ilk defa düşüncelerimi katmayacağım. diyorum ya salt gördüğümü anlatıcam, ve salt görülenler bilgi kategorisindedir, bilgi paylaşılınca kutsaldır...

bu anlatıcaklarımın tek bir kelimesi dahi yalan değil ve gayet öz... bana küfretmen için, benim gibileri bile bu zihniyete sokanları lanetlemen için anlatıyorum sana. liseden başlayayım anlatmaya. TM bölümü mezunuyum, düz liseden. o zaman da geleceğe dair hiç bir hayalim yoktu. ertesi gün yaşayacağımı bile düşünmezdim genelde.. üniversite mi? sikimde değil..
lise bitti "okumam" dedim, "bu ülkede okumak saçmalık" dedim bir sene sonra ailem yüzünden hiç çalışmadan sınava girip kocaelide 2 yıl turizm ve seyahat işletmeciliği okudum. muhabbetin, kuşkusuz, amına koyarak okudum, neredeyse hiç ders te çalışmadım. okul bitti. bitirene kadar da, "ancak aptallar ders çalışır" derdim. hala diyorum: "ancak aptallar ve köle olmak isteyenler ders çalışır..." değişmiş biraz..

bizonun (siyasiyanın solisti) sözleri ve sesi geliyor kulağıma. sürekli, liseden beri bu şarkıyı söyleyip duruyorum içimden. kafamın için de bir bizon murat besliyorum.

neyse üniversite bitti, ben her mezun gibi işsiz kaldım. tam iki yıl. şu ana kadar iki yıl işsizdim. gidip gelip, neredeyse para almadığım bir işyeri vardı son 6 aydır. laf olsun diye, bir de birşeyler öğrenirim diye gidip geliyordum ve turizmle alakasız bir yazılım firmasıydı. tanıdık işte.
yaklaşık iki yıldır dörtyüze yakın başvuru yaptım her sektör ve eleman arayan her firmaya (dünya rekoru 700küsur) birçok görüşmelere gittim. sakalım vardır normalde, okan bayülgenin son zamanlarda yaptığı sakal benzeri ve kesmekten nefret ederim. her görüşmede kestim sakalımı, küpelerimi çıkarttım, gömlek giymekten-kumaş pantolondan ve kravattan nefret ederim. istemediğim her şeyi yaptım görüşmelerde.

en iyi görüşmem bi bankayla oldu. 4 kademeli bir görüşmeydi, 4. kademeye gelmişseniz işi almışsınız demektir, dediler. ben üçüncü aşamaya kadar geldim ve elendim. neden mi? torpilim yokmuş, dolaylı olarak söylenen tabi...

neyse, bu gittiğim yazılım firması büyük iş yerlerine paket program yazan bir firma ve ben de altı aydır profesyonel kullanıcı olmak için gidiyordum. aslında profesyonel olmak için 1 ay yeterli. sonraki beş ay da boş kalmamak için gidip geldim. yazılım firmasının tanımadığı fabrika-şirket yok, ve ben de işi bilen bir kişiyim tabi. bu firmadan kaynaklı 15e yakın görüşme yaptırıldım. adamlar fabrikalarına, yazılan programın profesyonel kullanıcısını arıyorlardı, piyasa benden başka bu programın profesyonel kullanıcısı yoktu ama adamlar işe başkalarını alıyorlardı, adamlar herhangi bir mühendis yada ilkokul mezunuydular. anlamıyordum....

insanların ilişkilerine hiç kafam basmaz. bunu hayatımda defalarca söyledim, anlayamıyorum insan ilişkilerini.

uzunu sözün kısası, bu işi de zaten istiyor muydum? hayır tabiki. benim hayallerim böyle değil... benim yaşam amacım da o insanlara göre değil.. ama en azından askere kadar kendi tarlamı alacak parayı bulmam lazım, hiç olmazsa kendimi finanse etmem gerekli. farkettim ki, bunu yapmak için tanıdık bulmalıyım.

iki yıllık uzun bir uğraştan, 400 iş görüşmesinden sonra bir "yüce tanıdık" buldum. dedi ki: şu gün şu fabrikaya görüşmeye git...

en geniş halimdeyim artık. 400 görüşmeden sonra skmde değil sakalım, küpem şeklim vs.. en kendim halimle gittim, direkt fabrika müdürüyle görüşmeye alındım. ve daha önceden gittiğim 400 firmadan daha köklü ve kar marjı daha yüksek olan bir firma bu, yanı sıra doğanın daha çok içine eden tabiki...
görüşmede, adam cvye baktı, ordaki soruları tekrar sordu, tüm bunların üstüne ben: "x yüce kişisi aracılığıyla geldiğimin farkındayım, o yokmuş gibi bir görüşme yaparsak sevinirim" dedim. bir sessizlik oldu ve "biz seni arayacağız, tekrar görüşmek üzere" dedi.. bunu çok duymuştum, biliyorum aramayacaklardı..
ha tabi ek olarak; bu fabrikaya başvuru yapmadan 1ay önce önce, buranın beraber çalıştığı bir küçük çaplısına "vasıfsız-tecrübesiz işçi" olarak başvuru yapıp görüşmeye bile çağırılmamıştım.

ertesi gün sabahın körü telefonum çaldı, baktım; "biz sizi a fabrikasından arıyoruz" dedi,
-buyrun
- iş başvurunuz onaylanmış; mailinize, işe başlamak için gerekli olan evraklar yollanmıştır, yarın bu evrakları toplayıp gelip işe başlayabilirsiniz, dediler.
-teşekkürler;

telefonu kapatıp, ohaaa! dedim.
ne olarak başlayacaktım işe, hiç konuşmamıştık, ben turizm mezunuydum, fabrika otomotiv sektöründeydi. benim otomotivle alakam yoktu. işçilik derseler de sktr olup gidecektim zaten.

ertesi gün, x departmanı sorumlusu olmak için gerekli belgeleri getirdiniz mi dediler?
ne? x departmanı sorumlusu mu? iyi de ben bi bok bilmiyorum ki?
hahah sorun mu kardeşim, torpilin var...

şimdi mi?
evet, üç haftadır blogta yazamıyorum, eve gözlerim bilgisayar karşısında oturmaktan şişmiş, ayaklarım fabrika içinde koşturmaktan ters dönmüş bir şekilde geliyorum. haftamın beş gününü, hayatımın en güzel zamanlarını, gözlerimi, enerjimin tümünü ve aklımı fabrikaya makul bir ücrete kiralıyorum. gelen stress ve agresifliği de ikramiye olarak veriyorlar.

aldığım parayla yiyecek-barınma-giyinme ihtiyacımı karşılıyorum, yiyeceğim tekrar enerji olarak onlara dönüyor, barınma dolaylı olarak onlara dönüyor, çünkü bir evim olursa eve gelincede fabrika sorunlarını nasıl çözebileceğimi düşünürüm ve kıyafetlerimi de onların şartlarına uygun satın aldığım için kıyafetlerini giyerim. o aradaki boşluklarda da kendim olarak yaşayabiliyorum. ama kıyafetlerim benimmiş, düşüncelerim bana aitmiş gibi hissederim. hatırlar mısınız? çıplak kalın demiştim bir yazımda.. tamamen sebep buydu..

ha bunun dışında kalan harcamadığım paraya mı ne olacak? evet kendime kocaman bir tarla alacağım.toplam 2 sene sonra asker(!)den dönünce sktr olup gidicem. ama onların ihtiyaçlarına hizmet etmekten artan para var mı diye sorar mısınız? komik...

evet ben yine de gideceğim, şimdi yalnızca bir "normal insan hayatları belgeseli" çekiyorum. dostlarla sahip olduğumuz otonomumuzda anlatabileceğim hikayeler ve o zaman yazabileceğim kitabıma gerçekler biriktiriyorum. insan hayatlarını izliyorum, insanların hayatlarını... normal hayat(!) insanlarını... hayat insanlarını... üç kuruşa bedenininden fazlasını satabilcek kadar cüretsiz aptalların hikayelerini biriktiriyorum. hayat kadınlarının yanında gurursuz kalacak insanların yaşamlarına bakıyorum, dalga geçiyorum, sorular soruyorum ve çok yoruluyorum....

elimi arkama saklayıp sıkı sıkı tuttuğum bir "doğal hayat" var hala... normal insanlara göstermeden önce anlatıyorum, komikleşiyorlar. bir hayat kadını bekaretin değerini bilebilir hatta ne olduğunu bile bilir, oysa hayat insanları herşeyi unutmuşlar ve; hepsinin ceplerinde bir kredi kartı ve bir prozac kutusu sinsice gülümsüyor. bende onlara gülümsüyorum beni normal(!) sanıyorlar...

bu hayat insanları, hayat kadınları gibi değilde.... bu günün aptal sürtükleri gibi.. hani her gördüğüyle yatan, marka bağımlısı, beynini ve kendini unutmuş salaklar gibi.. hayat kadınları onurlu ve düşünceli ama muhtaçtırlar.

kendi içimde dönüp duran yazılarımdan sonra biraz farklı versiyonlarıyla, kesin karakterleriyle, genellemesiz bir biçimde geliyorum. toprak kokan zamanlarda anlatacak, sadece fikir değil olaylarla destekleyebildiğim yazılarla geliyorum...

belki de gidiyorumdur... daha seyrek burdayım. özleyin beni anacım. bayy.

14 yorum:

lori dedi ki...

zerdust:
zaten yeterince seyrek geliyodun, hatta bi ara dedim ki "lan bunlar 4 adam yazilarin seyrekliine bak"
ole de demedim, 8 elleriyle bi seyi kaldiramiyo lan bunnar , nie acmislar bu blogu dedim. ha baskasi olsa hiz siklemem, dusunmem bile. ama fikirler birbiriyle uyunce insan bole dusunuyo abi.

saatli calismaya, ofiste calismaya omrum boyunca : "hayatini satmak" olarak baktim ben. oyle bi satis ki bi de yilda 15 gun falan iznin var yani. sanki bu dunyaya yuzlerc kere geliyoz da, omrumuzun uzunluu garanti de! amk! hepsinin amk! sistemin, sistemi yaratanin, onu destekleyenin!
insanlari bu halde robota baglayanlarin hepsinin amk!
sinirlendim walla yazamicam aha fazla.
ama sen daha bi slk ugra be abicim.
ozgurce kal!

rexxxx dedi ki...

bu s.ktimin dünyası zaten saçma boktan bir yer .işte bu son yazınla vurdun beni ...Aq dünyasını çözen var mı ? bi kişi de bir an için durup dio muki?bu dünyada neden varız .neden bu sistem böle .hayat çok saçma lan .tabi bunu düşünmeyenlerin işi gücü kimi yatağa atsam da çavuşu rahatlatsam diye düşünüyordur....

zerdüşt dedi ki...

Slm Lori geç cevap için özür dilerim, affedersin umarım. hatta bunu sallmaıcak kadar mutlusun sanırım. ailenin yanına gelmesine çok sevindim.

ha bu arada cidden sekiz elimiz yok :D anlıcağın gibi birimizin işi yok birinin yaz okulu vs..

ama güzel fikirlerimiz var hala paylaşmamız gereken. bu aksaklık yüzünden bize tahammül ettiğin için teşekkür ederim :D

kendimi satmadığım zamanlar burda olmaya devam edicem, en fazla üç sene daha satıcam kendimi :( sadece üç uzun senem kaldı.. sonra bişiler daha güzel olucak..

özgür ve sakin kal dostum :)

zerdüşt dedi ki...

slm Rexxxx;

beni anlayan yeni birini daha gördüğüm için çok mutlu oldum. fakat cevabım geç geldiği için küfürü hakettiğimin farkındayım.

hayatı çözmek için daha sakin bi hayat tasarlıyoruz. :) umarım sende yanımızda yer alırsın :D

LİLİTH dedi ki...

nefisss bir yazı olmuş..
ayrıca da kelimesi kelimesine katılıyorum..ben kendi adıma çok sorguluyorum bu durumu ama henüz kafamdaki çözümleri uygulayabilcek şartlara sahip değilim..yoksa ben de deli gibi çalışarak geçirmek zorunda kaldıgımız bu hayatı bi yanıyla kayıp olarak görenlerdenim..ama bazen de bu sistem beni içine çekiyo ve kariyer hırsıma kaptırıyorum kendimi..bilmiorum şimdilik zamana bıraktım, olacakları izliorum..

Gizem * dedi ki...

Merhaba, öyle acık ve net ifade etmişsin ki Sırf bu sebeplerden ötürü 1 yıl boyunca depresyon tedavisi gördüm(Tabi bana göre sadece annemi mutlu etme cabasıydı onlara göre kendi hayatlarına adapte etme süreci). Şuan hala bişeyler için direniyorum,bazı konularda bazı şeyler için kabul göremiyorum. Yadırgandığım cok nokta var ki kendi normlarına uymadıgım için tüm bunlar. Ben biraz fazla acılarla yoğruldum sanırım kendi oyunlarında fazla sınadılar ruhumu yada bildiğimiz üzere herkes kendi acısını en fazla biliyor. Her neyse okudukca hayata karsı tavrımla karsılastım yazıda. Böyle düşünen insanlar olması güzel. Bazen diyorum acaba hayat bu mu ? yani benim bildiklerim yanlışta bunca insan mı doğrusunu yapıyor yani bu şekilde devam edersem tek kaybettiğim kendim mi oluyor? Uymalı mıyız onlara.. Sonra şey geliyor aklıma eski bir hikayedir;
Bir ülkede 2 kuyu varmış birinden halk diğerinden kraliyet içermiş birgün cadının biri halkın kuyusunu büyülemiş ve kim o sudan içmeye baslasa delirmeye baslamıs en sonunda tüm halk delirmiş ve kendi hareketleri birbirlerine normal gelmeye baslamıs düşünmeye baslamıslar kral ın hareketleri anormal geliyor kralın delirdiğine kanaat etmişler ve onu tahttan indirmeye karar vermişler halk bunları düşünürken kralda olayın farkına varmış ve tek yolun kendisinin de o kuyudan su içmesi gerektiği oldugunu düşünmüş Ve o sudan içmiş halkta kralın düzeldiğini zannedip tekrar sahiplenmişler.. Bilindik eski bir hikaye. Ama ne kadar yaralayıcı ? yani mutlu olmak için bu hayat mı şart.. Hergün defalarca kırılıp dökülüyor aptalca bir sistemin oyuncakları olmuş insanlar tarafından gözardı edilebiliyorum. Pek umrumda değil acıkcası bunlar ama benim melek gibi bir annem var. Tanrı en büyük haksızlığı o kadına yaptı, düşünen sorgulayan bir evlat vererek. Biraz fazla yazdım sanırım ama içimden geldi mazur gör..

zerdüşt dedi ki...

Slm Gizem*;

emin olabilirsin ki, depresyon tedavisi bir işe yaramıyor, doktorların ilaç sanayiilerin kölesi olduğunu anlatan yazılarımı bile bulabilirsin geçmişte. o tedavi çeşidinden ben de gördüm fakat hala düşünüyorum, çünkü olması gereken haplarımı kullanmıyorum ve asıl gerçekler öylesine ortada ki, insanların nasıl bu kadar bağnaz ve kör hatta bilgisiz olduklarını, hepsinden öte 100 yıl kadar bile geçmişe bakamadıklarını cidden merak ediyorum.

bu normlara uymayan kişiler olarak biz aptalca da olsa bir hayaller biçiminde birleşiyoruz şimdilik bir kaç arkadaşla ve yoğrulduğumuz acılara baktığımızda ortak öylesine çok şeyler var ki.

ve tüm acılarımızın en büyük sebeplerinden biri olarak "düşünmek" var ki, en çok buna kahroluyoruz. tanrı bu haksızlık dediğin şeyi bizim ailelerimizi de yaptı, ve biz bir otonom düşüncesinde birleşmeye çalıştıkça şimdi onları da bizim karşımıza alıyoartır. çünkü bu tanrı modern hayat tanrısı, biz doğal olan tanrıya ulaşmak ve doğallık gerçeğinde olan bi hayat tasarlıyoruz. bunlarda geçmiş yazılarda var :) böyle de reklam gibi oluyor biraz sanki. :)

tüm bunlar bi kenara o kuyudaki suyu biz içmeyi düşnmüyoruz, kendim için daha bir kesin söyleyebilirim ki asla o suyu içmeyi planlamıyorum. çünkü bizim hayallerimizde yatan şeyler, o kraliyete sahip kalmak yada kral olmak değil. bundan emin olabilirsin. her zaman kendime dediğim şey şu ki: bunların kral olduğu yerde ben sokakta yaşayan bir evsizim.

bunu söyleyebildikten sonra geriye tek bir şey kalıyor; bu şekilde devam edip kendini kaybetmek yerine onları yok saymak. yani senin çelişkiye düştüğün şeyin açıklaması bu belki.

unutma ki, otoriteyi sarsan şey ona karşı çıkılması değil, otoritenin yok sayılması olur...

belki bir gün; hayat ve dostlarla dolu bir otonomda görüşürüz :)

saygılar.

zerdüşt dedi ki...

Slm Lilith,

yazıyı beğendiğin için gerçekten teşekkür ederim fakat katılmadığından eminim aslında, eminim ki öyle çok soru var ki kafanda bunun hakkında...

hatta bir çoğumuz gibi sende istiyor ama bunun için uğraşmıyorsun belki. bence bu gerçekten istemek değildir.
ben ve bi kaç dostum bunu gerçekten istiyoruz.

biz hayatlarımızın en verimli çağlarını birilerine satıp, kazandığımız parayla tekrar onlar için harcamak yerine, yeri gelirse aç oturmayı, yeri gelirse de para kazanmak değilde karnımızı doyurmak için sadece kendimiz için "çalışıp" kendi ürünlerini yetiştirip doymayı istiyoruz. şu an için bunun uğraşındayız.

zamana bıraktığında herşeyin hızlıca geçtiğini farketmen ve hırsın yalnızca aptal-insansı bir tanrının yaratısı olmanı görmen, bir gün bizle yeşil bir bahçede ve kendi yaptığımız şarapla sarhoş olabilmen adına mutlu kal..

saygılar. :)

LİLİTH dedi ki...

gerçekten istiyorum aslında..ama o şartları sağlayabilecek güçte değilsem şu anda, mecburen mevcut duruma dvm etmek zorunda kalıyorum..mesela sen..çok karşı oldugun halde şu anda bir işte çalışıyorsun, bütün vaktinin orda geçmesine göz yumuyosun, neden, mecbursun bi bakıma..yaşamak için..işte benimki de bu yüzden. istiyorum ama kendime kafamdaki hayatı yaşıcak şartları sağlamadan bulunduğum işten, evden, şehirden kıpırdayamıyorum..
bu arada ilaçlar işe yaramıyo demişsiniz. aslında yaramıyo evet, hiçbişi çözülmüyo onları içince..sadece an ı kurtarıyosun belki..hayata isyan edeceğin anlarda tepkilerini minimale indirip hayatı daha katlanılabilir yapıyo diyebilirim..ama ben de şimdilik bıraktım, tekrar başlasam da birşey değişmicek, bırakınca da değişmiyo..

Gizem* dedi ki...

Yorumun için teşekkürler :) Bende o hapları hiç kullanmadım. Bu hayat gibi onların tanrılarıylada bagdasmıyor benim tanrım cogu dinsiz vs ilan etsede aslında bende ciddi bir iman potansiyeli var(nasıl acıkladıysam artık ) ben tanrımla konusuyorum genelde o susuyor ama olsun. aradaki bagı bozmuyorum ben kötü davransalarda insanlara kötü davranmıyorum adaletli davranıyorum iyi olmaya hayatta insanlara ragmen saglam durmaya calısıyorum benim tanrım günde 5 kez eğil kalk demiyor ama doğru ol dürüst ol diyor kafanın içindeki beynin hakkını ver diyor. Neyse ben bir okuyucu olarak fazla dadanıcm gibi gömzüküyor blog'a daha fazla rahatsızlık vermek istemem tekrar yüreğine saglık yazı için :)

zerdüşt dedi ki...

Senin yorumun için asıl ben teşekkür ederim :)

tanrı olayında ne demek istediğini anladım sanırım.. tavsiyem tanrına sahip çıkmandır :p yoksa böyle tanrılar gitgide azalıyor...

zerdüşt dedi ki...

Lilith;

bir erkeksen yaptığın yasa dışı bir çok şey askere giderken farkedilebilir ve buna göre muamele yersin, ancak bu ülkede bir kadınsan ve devletin seni ele alacağı bir zaman aralığın yoksa bu şartları oldurmak için aniden uygulamaya geçebilirsin, bırak ondan sonra seni arayıp dursunlar... ve ben devletin beni ele alacağı sürenin sonuna kadar farkedilecek bir yasa dışı hareket yapamam. şu an çalışmamın tek sebebi bu; bilmem anlatabildim mi? :)
aynı zamanda ben antimilitaristim de fakat bu ülkede seve seve gideceğin için asker olacağım dönemin geçmesini bekliyorum uygulamalarım için. ama sanırım senin bağlar bi yanın yok, ve bir çözüm üretip uygulamaya geçmiyorsun, belki de gerçekten istmediğinden yada o hapların seni uyuşturmasından kaynaklıdır. zamanında ben de aynı tepkisizliği yaşadım.

emin ol uygulamaya geçeceksen, o haplar çok şey değiştiriyor. bi yandan da tavsiyem uygulamada sarhoş olmandır, kafası daha bir çalışır insanın o zaman :p

evli adam dedi ki...

Güzel bir yazı tarzınız var, tebrik ederim.

Biraz küfürlü olacak ama, hayatın sizi sikmesini beklemeyin, siz hayatı sikin. Değişebilecekler sınırlıdır, değiştirebileceklerinizi değiştirin. Değiştiremedikleriniz için küfür edin. İçinizden.

İşinize dört elle sarılın, en iyi iş işteyken bulunur lafını da bir köşede tutun.

saygılar

zerdüşt dedi ki...

Teşekkürler Evli Adam;

Umarım değiştirebileceklerimi gerçekten değiştirebilirim.

saygılar..

 
>