e zaten oturacağım yeri gayet iyi biliyorum ben.. her salı aynı kahverengi koltuk. köpek boku rengi. ama daha homojenik.. aslında rahat birazda. anlaşılan bu koltukla anlaşıyoruz.
hayat gibi tıpkı.
geçen hafta bana majördepresifsin, dedi doktor.
öyle miyim, dedim..
tabiki öyleyim. baksana hiç mutlu olamıyorum. mutlu olacak birşey göremiyorum. insanlar eğleniyor, gülüyor onlar, onların güldükleri bana komik gelmiyor, gidiyor sözcükler...
alıp başını gidiyor her şey, ben yetişemiyorum, yetişemedikçe üzülüyorum, üzüldükçe hiç bir şey komik gelmiyor, sıkılıyorum, nefes alamyıyorum, bunalıyorum...
mutlu olamıyorum, mutlu olacak bir şey göremiyorum. hop! başa döndük..
yani geçen haftaya kadar böyleymiş(t)im.. bu hafta mutlu olacak eyler görüyorum, ama mutluluklarımın sahte olduğunu düşünüyorum, onların ardından yine mutsuz olucam diye korkuyorum, gerçekten...
bu vakte kadar hep mutsuz oldum, şimdi bu küçük güzel haplar yüzünden mutlu oluyorum. yasal torbacı; doktor! bana mutlu olmam için afyonu veren ilk arkadaşım gibi davranıyor, ve bu hafta diyor ki:
-mutsuz olmaktan korktuğun için; paranoya olmuşsun. şimdi ilaçlarının içeriğini değiştiriyoruz. haftaya salı tekrar görüşelim..
-mutsuz olmaktan korktuğun için; paranoya olmuşsun. şimdi ilaçlarının içeriğini değiştiriyoruz. haftaya salı tekrar görüşelim..
görüşelim, diyorum. elimde reçetem, sahte bir sırıtışla kapıyı kapatmadan gülümser gibi yapıyorum torbacıma, çıkıyorum.
gerçekten gülmüyorum çıkarken. gülersem mutsuzluğa dönebilirim, ama gülmek te istiyorum, her şey olağanca haliyle ilerliyor, ben bazen gülebiliyorum.
sonraki salı tekrar ordayım; yeni haplarımla bazen güldüm, sonra gülerken aniden ağlamaya da başladığım oldu, bi anda mutsuzken, içime bir karanlık ta çöktü sanki. her şey bazen o kadar çöküş unsuru bazen de o kadar mutluluk verici ki; gerçeğin hangi tarafta olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.
şimdi ben her şeyden mutsuz olurken veya kahkahalardan boğulurken, hayat ellerimden akıp gidiyor. lanet olsun bi türlü yakalayamıyorum hayatı !
ama arkasından gerizekalı bir çocuk gibi koşmam o kadar komik ki....
o kadar komik ki.. beni manikdepresif yapıyor.
lanet olsun, ardından obsessifcompulsive yapıyor. ardından fobiler başlıyor hayatıma dair.
önce Hedonophobia (haz duyma fobisi) oluyorum, sonra bu Medomalacuphobia'ya dönüşüyor (Seks sırasında cinsel olarak haz almama fobisi)...
nası bi hayat yaşıorm artık farkında değilim, tek işim fobilerimle uğraşmak oluyor. fobilerim tetiklenme sırasıyla bir yıl içinde şunlar oluyor ve geçmiyor fobilerim:
Oneirogmophobia- Seks rüyaları fobisi.
Homophobia- Monotonluk , homoseksüellik veya homoseksüel olma fobisi.
Hamartophobia- Günaha girme fobisi
Ereuthrophobia- Utanıp kızarma fobisi
Glossophobia- Konuşmaya çalışma ya da toplum içinde konuşma fobisi.
Allodoxaphobia- Fikir yürütme veya övgü alma fobisi
Katagelophobia- Küçük duruma düşüş fobisi
Hereiophobia- Düzeni değiştirecek radikal bir hareket veya ihtilal yapma korkusu
ardından bir avuç hap içmeye başlıyorum, sevgili bilim benim için sürekli yeni hastalıklar geliştiriyor.
her gün yeni bir hastalık çıktıkça, bilim adamları yeni ilaçlar çıkıyor ve yeni ilaçların alternatifleri de çıkıyor.
yıl 2009 ve yılda 15000 yeni ilaç piyasaya sürülüyor. yapma doktor! daha bu ilaçlara yeticek kadar hastalık çeşidi yok elimizde...
doktor: o zaman senin yeni fobilerin var evlat diyor.
Hydrargyophobia- İyileştiren ilaçlar fobisi.
Pharmacophobia- İlaç kullanma fobisi
hop! iki yeni fobim ve iki yeni ilacım oluyor. ardından bunların heposine inanmam için sebep sormaya başlıyorum, artık tedaviye başladığımdan daha mutsuzum, sürekli gülüyor ve uyuyorum ama içim eksik. bomboş hissediyorum, evrenin karadelikleri içimde sanki... ruhum uyuştu bu haplardan.
doktor bana: bunlar yanlış olamaz, hepsini bilim buldu, bilimsel adları var diyor.
bilim bir saçmalık doktor diyorum, bu isimleri de sadece latince, seni gerizekalı..
Hellenologophobia- Yunanca deyimler ya da kompleks bilimsel terminolojiler fobisi
hop! yeni bir fobi...
ne çok fobim oldu diyorum doktora, söylediğim her şeyin bir fobisi var doktor, düşünmek bir hastalık sanki artık...
Phobophobia- Bir fobiye sahip olma fobisi.
Ideophobia- Fikir fobisi
hop, iki fobi daha..
hop, iki fobi daha..
---------------------
doktor merhaba! ben geldim. elinizde ne işe yaradığını bilmediğin ilaçlar var mı? sen ilaç sanayiine hizmet eden şeytanın tekisin, artık ilaçlarından da senin tedavinden de korkuyorum. amacın ne doktor?
doktor merhaba! ben geldim. elinizde ne işe yaradığını bilmediğin ilaçlar var mı? sen ilaç sanayiine hizmet eden şeytanın tekisin, artık ilaçlarından da senin tedavinden de korkuyorum. amacın ne doktor?
Pantophobia- Her şeyin fobisi..
o kahve rengi koltuk mu? onu hatırlayamıyorum, her hafta nerede oturduğumu farketmiyorum terapi! odamda. artık, tamamen sabitleştim, haplarımı kullanıyor, düzenli olarak isteneni yapıyor, günde 15 saat uyuyorum.
sistem ve bunun yardakçısı psikiyatrlar-doktorlar-yargıçlar-bilim adamları bunu daha fazla yapmamı sağlıyor. ve kopamıyorum sistemden...
zincirin bi parçası olmak zorunda değilim, istenilen standart-emsal vatandaş olmak zorunda değilim, ama sistem yutuyor. içine çekiyor. tek kurtuluş..
mınıskm doktor.. bana psikolojik tedavilerin olumlu olduğunun garantisini ver... vermezsen...
gülegüle sana, ben intihara gidiyorum.
rahat olduğum bir dünyaya gidiyorum. sana göre intihara, bana göre sitemden kopmaya, ölüme gidiyorum.
toprağa gidiyorum...
kendi arachibutyrophobia(Fıstık ezmesinin damakta kalması fobisi)mla mutlu olmaya gidiyorum..
-devamı gelir..
15 yorum:
Modern torbacı, tabii para kazanmak zorunda... Ailemi yok ettiler, beni daha fazla hasta ettiler. haplar ne işe yarar ki beynindekileri silip atamadıktan sonra.
fobileri,hastalık olarak adlandırılan ruh hallerini ilaçlarla bitirmek değil gizlemek basit birşey.ilaçlara başlıyorsun,mutlu oluyorsun ve ilaçları bırakınca onlarsız yapamayacağını anlayıp tekrar başlıyorsun..benimde fobilerim olduğunu söylediler ama ilaçlar bunu hiçbir zaman yok etmiyor..benim ne hissettiğim kimin umrunda ben ilaçlarla uyuşmalıyım ve onlar para kazanmalı hepsi bu..
insanın binbir türlü ruh halini hastalık kategorisine hapsetmek..en ufak bir isteksizlik belirtisinde depresyon,insanlardan biraz uzaklaşınca mizontrop oluyoruz..ve suç bizi hasta olarak değerlendirenler kadar da bizde..doktora koşmak,psikologlardan uyuşturucu almak ne kadar da kolay..insanlar böyle oldukça yeni fobiler ve ruh hallerimize süslü isimlerle konan hastalık teşhislerine yenileri eklenecek ve kimbilir belki her hareketimiz ve düşüncemiz bir hastalık olacak..
Allahh sendeen 1000 kere razı olsuunnnn... sorunumu öğrendim....majördepresif mişim ben de...
geriye yüksek bi binaya çıkası kaldı...
evet zerdüşt,doğru söylüyorsun.doktor her defasında seni iyileştirmekten çok hasta yapacaktır ve satılması gereken ilaçlar satılacaktır.
nede olsa ilacı doktor verir ama vitamini biz alırız..
teşekürler..
Deliler Gemisi'nin devamını istemiştin.Devamını sen getirmişsin bence,-devamı gelir ...yerden devam edecem(:
Zerdüşt Ağladığında..Doktorla yer değiştirin derim bir hafta..Cesaretinin varlığı sorgulanır tabiki..
Slm Sarhoş Kedi:
haplar modern dünya düzeninin bir parçasıdır da aynı zamanda. modernizmden kopmadan onları silip atmak ta yanlış olur. aslında durum: " ya bu deveyi güdeBİLEceksin ya bu diyardan gideBİLEceksin." durumu. ve işin kötü tarafı burda kaldığımız sürece yok olmaya mahkum olmamız.
Slm Pembe Hayaller:
george orwell'in 1984 romanında anlattığı herşey bir bir gerçekleşiyor aslında. belli kelimeleri kullanmamamız ve kurallara uymamız haplarla sağlanıyor. ve big brother bizi daima izliyor. devlet sürekli tepemizde ve onun yardakçıları doktorlar-öğretmenler bizimle bireysel olarak ilgileniyor.
seviyorum seni pembe hayallim benim :)
dip not: bu kız benim sevgilim.
Selam yesari:
majör depresif olmak bilim ve devlet yaptırımlarına göre bir hastalıktır. bu bir sorun değildir bence.
yüksek binaya çıkmak ve atlamak, sistemin sana yaptırmak istediği şeydir zaten. bunu yapmak kendi isteklerine ve devlet isteklerine yenik düşmektir. çünkü sen ve ben devletin işine yaramayacak adamlarız ve bu şekilde devlet bizi yaftalar, ölüme iter. bunu yapmaktansa bi devlet arazisi çevirip, elktrksiz ve yolsuz bi yerde iki üç kişi yaşamayı tercih ederdim. sistemle de yoğun bir ilişiğim olmayacağından sistem beni hasta olarak yaftalayamaz. zaten bu sorunları getiren şey de sistem ve sistemin stressi değil mi?
otonom diyoruz değil mi :) lütfen; geçmiş yazılarımı tavsiye ediyorum. her sabah tok karnına bir kez okuyunuz. :D
Selam Özgürlüğün Sesi:
ben teşekkür ederim yorumun ve desteğin için. ama artık düzen bizi vitamini bile doktordan almaya sürükledi. ne de olsa big brother tepemizde..
Slm Kumru:
Deliler gemisinin devamını aslında senin ağzından da istiyorum. düşündüğüm kadarıyla cümle yapıların benimkilerden daha etkileyici ve daha anlam yüklü. bide düşündüklerimi adam gibi anlatabilsem :) bu arada bu yazıdan sonra senin o iki yazının linkini atıcaktım. reklam sözümü unutmadım :)
sana kolay gelsin :)
Slm monochromatic:
Doktorla yer değiştirmem, kendini hasta sananların en sonunda anarko-komünist bir otonom kurmasıyla ve buna karşı olanların da beni linç etmesiyle sonuçlanabilir :)
şaka bi yana buna cesaretim olduğu şüphe götürmez bi gerçek ancak, insanlar karşılarındakileri tahsillerine göre dinlediği için ben onların dinlemek isteyeceği bir insan değilim. dinlemek isteyenlerle de bi şekilde blog veya güncel alemde yavaş yavaş toparlıyoruz zaten..
Bu ne be,insan tek kelime etmeye korkar.Kıssadan hisse dese valla daha çabuk iyileşirsin :)Lan yaz geldi çiçek böcek bak onlara mutlu ol,ufak şeylerle mutlu olmasını öğren geyiğini yapmayacağım kendimden iiğrenmemek için ama sen yine de dene serdüşüm (=
Slm perikizi:
farkettin mi bilmem ama bilim, modernizmin ve çağdaş uygarlık-globalleşme dediğimiz şeyin bir parçası ve şu globalleşen(!) dünya temellerimizle daha betonarme-berbat-doğaldan uzak bir dünyaya gidiyoruz.
ben bursa-altıparmak gibi bir yerde yaşıyorum, söz gelimi istanbul-avcılar, ankara-kızılay meydanı gibi, burda görebildiğim tek çiçek yol refüjlerinin arasında kalan; belediyenin çiçekçilere ödenek ayırmasını sağlayan çiçekler. böcekten kastının hamam böceği değil kelebek olduğunu farzediyorum ve ona ait şöyle bir bilgi verebilirim: dünyanın sadece 3-4 yerinde bulunan özel bir kelebek türü var. bu yerlerden biri uludağ. kelebeğin kanatlarının arkasında timsal ankakuşunun kuyruğu gibi bir uzantı var. ve bu kelebekler dünya üzerinde koruma altına alınmışken uludağda bürosu bulunan ve turizmden her yıl milyon dolar para kaldıran devlete ait turizm danışma merkezlerinin haberi bile yok.
bu insan"cık"lar bu kadar doğaya duyarlıyken(!) sen bana hangi çiçek ve böcekle ilgilenmem gerektiğini denememi önerebilirsin. ben bir doğa göremiyorum artık. yazı getiren beton dağlarının ısınması mı sence?
ve ben "tarımsal otonom" derken insanları neye davet ediyorum dersin :)
tavsiyen için teşekkürler. çiçek-böcek-ağaç-her tür hayvan için umarım ki, kurulacak olması planlanan otonoma bi gün, hiç olmazsa, ziyarete gelirsin :D
şimdi sen benim için asıl olan "doğa"yı görmeyi dener misin? :)
illa ki denenir(:
Yorum Gönder