30 Aralık 2008 Salı

mutlu- mutsuz. mut ??

"kalbim çok acıyo.. öpte geçsin" dedi çocuk, kızın gözlerinin içine bakarak. umulmadık bir sokak köşesindeydiler ve yalnızdılar belki. belki tanrı vardı oralarda...
kim bilir, belki tanrı yoktu. tanrı yoktu belki... inanmazdı çocuk belki tanrıya falan ama bir büyü, bir çekim vardı aralarında.. belki tanrının varlığı gibi çekim filan da yoktu. hepsi yalandı baştan aşağı. inanışlar, aşklar, büyüler, çekim yasaları, herhangi bir aşka davet cümlesi, yada... yada herşey- hepsi yalan... yalnızdı çocuk orda kızın gözlerinin içine bakarken. ağlamaklı ve yalnız. kızın gözleri yalandı, öpünce geçmesi gibi... geçmezdi hiç bir şey öpünce. zaten o öpücükte yalandı; bir yudum olsun aşk var mıydı o öpücükte, bir yudum sevgi, bir dirhem şehvetten öte gitmezdi belki... kim bilir... tanrı bilir belki, her gece ağıt tadındaki dualar bilir, okunmuşlar, hacılar, hocalar bilir... dualar da yalandır belki.

her şey bir roldür, ve rolü yapan bilir ancak... acılar da roldür.. belki acır gerçekten. bir kalp acır, hem çok acır... ağlatır gerçekten. ama geçer...

Ve en sonunda herşey geçer... roller geçer, oyunlar geçer, yalanlar geçer. en önemlisi acılar geçer...
Fakat acıyı çekmiş olduğumuz asla geçmez... Gerçek acıyı çekmiş olduğumuz asla geçmez...

28 Aralık 2008 Pazar

kimdik biz..

Konuşmaya başlamak için derin bir nefes alıyorum. mikrofona eğiliyorm nefesi verirken... heyecan yok.... izleyen yüzler görüyorum, kim olduklarını bilmediğim... ama büyük şirket patronları. biliyorum...

Ağır bir sistemden bahsetmeliyim şimdi. Seri üretim yapan büyük şirketlerin stok bilincini açıklayarak söze başlamalıyım ardından; stoktaki dinamizmi bozmadan zamanı idareli kullanmayı kullanmayı ve işçilikle maliyetlerin düşürülmesinin şirket bütçesine olumlu etkilerini....

kürsüye çıkmadan önce tuvalete girdim.. hep öyle yaparım zaten. eğer kürsüdeyken tuvaletiniz varsa hareket edersiniz istem dışı olarak ve sunum sonundaki sorulara odaklanamazsınız. dinleyenlere doğru cevap verseniz bişle bilinç dışı güvensizlik uyandırır. Zaten güven kazanabilmek için tüm bu olaylar: pahalı duran ahşap kürsü, önüne yapıştırılan (adına konuşma yaptığım şiketin) logosu, benim terleten spotlar altında parlak ve zengin duran siyah takım elbisem, kaliteli kumaştan koyu mavi fon perde, mavi ağırlıklı salon dizaynı ve salonların tertemiz gözüken tuvaletleri...

Hep temizdir o tuvaletler. ışıklandırmalarla tertemiz durur. kimse de pek incelemez zaten. ilk görünüş önemlidir.. gerisi yeter....

Kürsüden hemen önce bu tuvaletlere girerim bende. ilk girişte gözüken hiç bir kusur yoktr. o deliğe işerken orası temizdir ve siz lanet olası sidiğinizle kirletiyorsunuzdur etradı. aman sıçramasın. Sağa geldi, sola geldi. Hayır ! tam ortaya işemelisin, o temizliği bozmamak için... Ama sidiğin düştüğünde çıkardığı ses bile kirletir o ortamı. pisletmişsinizdir artık. Pisletmişimdir. aşağılık hissederim kendimi. sonra hiç bişi olmamış gibi çıkarak avunurum.. ve kürsüde aklıma gelmez... aslında bir daha asla aklıma gelmez..

Stok bilinci de benzerdir aslında. Sadece stoklama yaparken düşünürsünüz sonra sistem bir şekilde oturur. Önemli olan depoda bekleyen malı üretime doğru orantılamak ve üretimde zamanlamayı stoğa uyarlayabilmektir. Ne fazla Ne de az üretim.. Evet! gereken miktar kadar üretilmelidir, düzeni bozmamak için.

anlatmak için kürsüdeyim. üzerimden sıcak bir ışıkla vuran spot, takım elbisemi daha zengin gösteriyor. kravatım tam yerinde. güven vermeli ve konuşmalıyım...

Kürsüye çıkmadan önce tuvalete gittim...:
Ta ki ben lavaboları geçip kabinlere gelene kadar her yer tertemizdi... Kabine girdim, fermuarımı açtım ve deliğe baktığımda, dipte , suyun dibinde yüzen iğrenç kahve rengi kalmış tortular vardı....

hangi aşağılık hayvan yapabilirdi bunu?
Kirliydi işte... bok parçalarıydı onlar...

biliyorum...


Kürsüye gelip konuşmaya başlamak için konuşma yerime doğru yürüdüm... Derin bir nefes aldım ve mikrofona doğru eğilirken nefesimi verdim. Karşımda izleyen yüzler görüyordum, kim olduklarını bilmediğim...

heyecan yok ve güven vermeliydim dinleyicilere...
ama bunlar büyük şirket patronlarıydı....

biliyorum....
 
>