22 Nisan 2009 Çarşamba

21.900 kere aynıyım, aynısın, aynı

uyanıyorum. yine aynı sabah aslında.

yatıyorum... akşam olmuş. yine yatıyorum. kalkıyorum, akşam oluyor, yine yatıyorum. sonra uyanınca akşam oluyor, yine yatıyorum. ardından, akşama tekrar yatabilmek için kalıyorum, akşam oluyor, yatıyorum. sonra kalkıp tekrar yatıyorum.

uyanıyorum... pazar olmuş. hafta içi değil. yine aynı sabah aslında.

var mı günlerin birbirinden farkı?

her gün, her allahın günü, allahın her lanet olası günü, her sıradan sabahın körü, sen işe giderken güneş arkandan doğuyor.

ve umursamıyorsun... aklında binbir soruların var.. olması gerekenler, ideallerin, sorunların, belki nişanın yada düğünün.. almak istediğin araba, evin ve o lanet olası evin masrafları. bu ay maaşının ne kadar yatacağı. o lanet olası maaşın. giderlerin- gelirlerin- gelmezlerin- olmazların- olmalıların.. işin, işinin stresi..

güneş arkandan doğuyor. ve sen, işine daha gitmemişken güneş seni çoktan geçmiş oluyor. sen güneşi umursamıyorsun...

akşama evine gidip yatıyorsun. ertesi sabah uyanıyorsun. belki pazar yada cumartesi.. farkı yok...

diyorsun ki, "daha çok çalışmalıyım dostum. o güneşi emekli olunca doyasıya izleyebilirim. doyasıya tatil beni bekliyor. ta ki ben 40 sene çalıştıktan sonra, sınırsız tatil. ver elini özgürlük."
uyanıyorsun, lanet servisçinin yüzü karşında. aynı caddeler, aynı sokaklar, aynı yollar, aynı duraktan alınan aynı insanlar, işine vardığında aynı ortam, aynı insanlar, aynı dönüş yolu, dönüyorsun, aynı ev... aynı her şey..

her şey aynı...

"sınırsız özgürlük vakti"ne kadar, şu koca dünyada sıkışıp kalıyorsun !

buna, dünyaya yalnızca bir kez geleceğin için tahammül ediyorsun. diyorlar ki sana: "dünyaya yalnızca bir kere geleceksin evlat, bu günler geçecek." sen de buna güvenip, geçecek günleri beklemeye koyuluyorsun. "nasıl olsa bu acıları bir kere çekeceğiz" diyorsun.

eğer tanrı sana, "bu hayatını nasıl yaşarsan, aynı şekilde sonsuza kadar tekrar tekrar yaşayacaksın" deseydi, eminim, kimse bu acıları bekleyerek geçirmek istemezdi. eminim; tek bir kötü güne bile tahammül edemezlerdi. her acıyı tekrar yaşadığını düşünsene...???

her şeyin aynı olması acısına, medeni- teknoljik dünyada tahammül ediyorsun. her gün aynı olan bir şeyin özlemini çekmeye özlem duyuyorsun, ama bunu farketmiyorsun bile. aynı olan her şey o kadar bıkkınlık verici ki...

o baktığın binalar asla değişmez dostum, o arabalar aynı kalır hep, arabalarıyla geçenler de , orda duran asfalttan da torunların bile bıkacak. çünkü günün 24 saati, haftanın 7 günü, ayın 30 vakti, bir yılın her anı onları hep orda bulabilirsin.

ve işin-evin, dağılmış bünyen gereği, yılın o lanet 356 günü de oradan geçersin. hep aynıdır. sonra evine döner yatarsın.

uyanırsın yine aynı sabah...

yatarsın akşam olmuş.. yine yatarsın sonra. sonra yine yatarsın. yine uyanırsın. ertesi gün bi daha.. hiç bir günün diğerinden farkı yoktur, pazar bile olsa...

güneş hep orda bi yerlerden doğar. umursamazsın..

umursa...!

güneşi umursa artık ! onun ne tarafta kaldığına dikkat et..

sen onu umursamazsan, her gün o, seni hızla geçer. her şey aynı gözükür. her şey aynılaşır. her şey aynalaşır. her etrafa baktığında harabolmuş kendini görürsün. yada kendine baktığında harabolmuş herşeyi görürsün. ne farkeder ki?

güneşi umursamazsan, güneş seni yıkar.

güneşi umursamadığın; bir yılda 365 günden, 60 yıllık bir hayatın toplam 21.900 küsur gününde her gün aynı manzarayı görürsün. hiç değişmez onlar! değişimleri de sana mutluluk vermez. değişimi sana mutluluk vermeyen herhangi bir şeye sahip olmak mutluluk verir mi?

vermemeli...


aynı şeyi 21.900 kere görebileceksen, sahip olabileceksen kıymetli değildir.

güneşi umursa dostum...


bir ağaç, güneş olmadan çiçeklenemez. o, işe giderken gördüğün yolların arasındaki refüjlerde kalan aynı çimlerin bile güneşe ihtiyacı var.

o çimlerin bile kusursuz bir yeşil olduğunu, 60 yıllık hayatın boyunca en fazla 60 kere görebilirsin aslında. ama yanlarından 90 km hızla geçince umursamıyorsun. bir bitkinin çiçek açtığın, bir ağacın meyve verdiğini hayatında en fazla 60 kere görebilirsin... leylekrin aynı yerden geçtiğini en fazla 60 kere görebilirsin..?

umursamadığın doğa bile güneşi umursar...

bir yıl içerisinde hiç bir sabah, aynı doğaya gözlerini açamazsın...!

doğa güneşi umursar!

doğa değişir, her gün farklıdır...
aynı şeyi doğada en fazla 60 kere yaşarsın.

doğa seni umursamaz!

akşam olur yatarsın, eğer doğaya göre hareket etmemişsen, bi gün onu gerçekten umursamak için daha çok çalışırsın.

uyanırsın.. yine aynı sabah..

uyanırsın, her yer aynı..

uyanırsın...

"nah uyanırsın... kalk da eline bi toprağı al. yaşayan bir şeyi incele. bir çiçeği örneğin. onu, o anki şekline sahipken, ne kadar az tekrar görme şansına sahip olduğunu farket. ona sahip çık. emekli olduktan sonra zaten harcanmış oluyorsun. bunları görmek için gözlük almaya çabalarken bile hastanelerde sürünerek ölüyorsun" demez kimse sana.

şu an diyemez...

onlar, ya ölmüş yada hastane kuyruklarında heba oluyorlardır... kim bilir hatalarının farkında bile değillerdir belki...

ama doğa onları umursamaz, her gün yeni bir sabaha açar güneş...

umarım yeni bir çiçeğe uyanırsın bir gün.

6 yorum:

gerisi önemli değil... dedi ki...

geç onları, bir kredi kartı al, safariye katıl, hah ha...

zerdüşt dedi ki...

hahaha.. çıkış noktamız aynı :)

haklısın kredi kartı almalıyım aslında..

ona da giydiricektim arada da, neyse.. zor geldi akşam akşam :)

gerisi önemli değil... dedi ki...

hoh hoh hooo, boş ver güneşi pis paganist! noel babayı umursa, sana hediye getirecek....

sidik yarıştıran kaplumbağa dedi ki...

düşünüyorumda reenkarnasyona inansan bi dert aynı şeyler tekrarlayacak, ahirete inansan başka dert, uçsuz bucaksız cennette sıkıntı nöbetleri, ee şimdiki gibi bi boka inanmayıncada zaten 1 kereliğine elimize geçen hayatı sistemin rutinliğine kapılarak boşa harcadığımızı görüp vicdan azabı çekiyoruz. Sanırım en büyük hastalık düşünmek, düşünmemeli...

zerdüşt dedi ki...

Gerisi Önemli değil:

Noel baba mı? o ne yahu :p

zerdüşt dedi ki...

Slm Sidik Yarıştıran Kaplumbağa:

en büyük hastalık düşünmek, etkisi de yaşayamamak...
Etrafına bakarsan aslında; "biz yaşamaya çalışmıyoruz ki.." diyen insanlar görürsün.

yaşamayı denemeli :)

 
>