20 Şubat 2009 Cuma

TODOR diye biri

(dokunmadan aktarıyorum)

...
Biz kaçamaklardan bahsettik daha çok. Oysa çekip gitmek daha başka şeyler ifade ediyor. Biraz kendimden anlatmaya çalışayım. Ne de olsa 5 yıldır İstanbul il sınırlarına girmedim. Çekip gitmiş sayılırım biraz.

Küçüklüğümden beri hayvanları ve bitkileri çok severim. İnsanlığıda severdim tabii o zamanlar. Çocukluk işte.

Sonra büyüdüm ve gördüm ki, insanlar tek tek sevilebilse bile insanlık çokda sevilebilecek bir şey değil. Devamlı savaşlar, hergün artan suçlar, şehrin göbeğinde hüküm süren orman kanunları, çıkarı olmadan iş yapmayan memurlar, tüccar mantıklı politikacılar vs vs. (listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz)

Ben ne yapabilirim bütün bunlara karşı dedim kendi kendime. Hiç bir şey. (bunları tartışmak değil niyetim, sadece düşünce olarak anlaşılabilmek için belirtiyorum)

30 yaşında askerden bekar olarak döndüğüm zaman önümde iki seçenek vardı,ya eski işime (Star TV, Ses Editörü) devam edecektim ve iyi kötü para kazanarak plazma tv, 2048kbps internet, gece 04:00 da bambiden kaşarlı dürüm yeme gibi lükslerim olacak, emekli oluncada (20 sene sonra) bahçeli bir ev alıp, tavuğumu köpeğimi besleyecektim. Yada şimdi gidecektim.

Eğer 20 sene bahçeli bir evde tavuk beslemek için çalışacaksam plazma tvde DVD seyretsem ne olur, seyretmesem ne olur!

Bastım geldim yalovaya. Paramın yettiği bir arsa aldım. O sırada devlet deprem için yapılan prefabrikleri satışa çıkarmıştı, onlardan aldım. İki sene prefabrikte oturup, yavaş yavaş evimi hazırlamaya başladım. Hala da yapıyorum bi yandan. Hiç acelem yok. Elimden geldiğince, yavaş yavaş.

İnternet 5-6 ay önce bağlandı ama yarım yamalak çalışıyor. Çeşmeden suyum akıyor, düğmeye basınca lamba yanıyor. CNBC-E dizilerini seyredebiliyorum. Hayattaki bütün lüksüm budur şu anda.

Karşılığında ne mi elde ettim;

İstediğim kadar kedi, köpek, kuş bakabiliyorum. İstediğim kadar yüksek sesle müzik dinleyebiliyorum. Domatesimde hiç bir şekilde suni gübre, ilaç yok. Sütümde kesinlikle antibiyotik kalıntısı yok. Sabah beni kuşlar uyandırıyor. Evimde perde yok, çünkü etrafta içeriyi görmesini istemediğim kimse yok. Fidanlarım büyüyor (bazıları meyve veriyor artık)
Bu listeyide uzatmak mümkün tabii...

Tuna Kiremitçi'nin bir yayınlamadığı bestesi vardı, sonra şiir kitabına koydumu bilmiyorum. Ama yukarıda anlatmak istediğimi çok güzel özetliyor:

İstanbul büyük şehir. Düşlerimse çok küçük.

Uzun oldu, baş ağrıttıysam kusuruma bakmayın artık.
------------------------------------

ne güzel diyor Todor. benim için yerli bi ilahtır her ne kadar benim yaşadığımdan haberi olmasa da.. "ne acayip insan hayatları" diyorum bu adamı tanıdıkça kendime.

kendisine agaclar.net'ten ulaşabilirsiniz. bende ordayım..

4 yorum:

karadut dedi ki...

tudor diye biri olarak okudum. tudor hanedanlığı ile ilgili yazı bekledim ve sonuna kadar fark etmedim :)

zerdüşt dedi ki...

fena mı olmuş işte :)hanedanlıkların tarihinden geldiğimiz nokta şimdi olduğumuz yer.

belki hep tudor hanedanlığı gibi değil de Todor bahçeciliği gibi yaşasaydık daha mutlu olurduk :)

karadut dedi ki...

todor değil tUdor :)

zerdüşt dedi ki...

ne inatçı bir kimsesin sen yahu :)

al tmm tudor olsun.. ama ben bu dünya düzeninde Todor'u destekliyorum. Todor benim için hayatta örnek teşkil eden bir şahıstır.

ama seni mi kırıcam. tudor hakkında da yazı yazarım. fekat kendi yorumumla.. alınmaca bozulmaca yok.. neticede bana hayrı olmayan bi adam. sevmem kendisini.. :)

 
>